I.ÖZET
Katma Değer Vergisi, genel olarak harcamalar üzerinden
alınan işlem vergisidir. KDV’nin temel kurallarından biri de indirim hususudur.
Katma değer vergisinde indirim mekanizması olduğu için mükerrer
vergilendirmenin önü alınmaktadır. İthalat perspektifinden indirim meselesine
bakılacak olursa, KDV Kanununun 29/1. maddesinde, mükelleflerin yaptıkları
vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, ithal
olunan mal ve hizmetler dolayısıyla ödenen KDV’nin indirim konusu yapılacağı
hüküm altına alınmıştır. Aynı maddenin 3.fıkrasında “İndirim hakkı vergiyi doğuran olayın vuku
bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere
kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabilir (1)” denilmekle birlikte takip eden fıkrada vergi indirimi
uygulamasında doğabilecek aksaklıkları, vergi
mükerrerliğine ve vergi muafiyetine meydan vermeyecek şekilde, bu
Kanunun ana ilkelerine uygun olarak gidermeye ve indirimle ilgili usul ve
esasları düzenlemeye maliye bakanlığının yetkili kılındığı hüküm altına
alınmıştır. Bu nokta-i nazariyeden hareketle vergi mükerrerliğinin önlenmesi
bakımından Bazı Kanunlarda ve 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun - 5228 (31.07.2004 t. 25539 s. R.G.) (2) ile KDV Kanunun 48.maddesine aşağıdaki fıkranın ilave
edildiği ve vergilendirmede adalet açısından ziyadesiyle önemli bir eksikliğin
tamamlandığı mütalaa edilmektedir:
Bazı Kanunlarda ve 178
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun - 5228
(31.07.2004 t. 25539 s. R.G.) (2) |
Kanun No. 5228 (2) |
Kabul Tarihi :
16.7.2004 |
MADDE 18. - 3065
sayılı Kanunun 48 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir. |
Ancak, indirim
hakkı tanınan işlemlere konu eşyanın serbest dolaşıma girdiği tarihin içinde
bulunduğu veya sonraki vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak vergi
dairesine verilen beyannamelere göre ödenen katma değer vergisi (sorumlu
sıfatıyla ödenenler hariç), ithalde hiç ödenmemesi veya eksik ödenmesi
nedeniyle tahsili gereken katma değer vergisinden düşülür. |
Aynı zamanda, kanunun 34/1. Maddesi,
ithal olunan mal ve hizmetlere ait KDV’nin gümrük makbuzu üzerinde gösterilmek ve
kanuni defterlere kaydedilmek şartıyla indirilebileceği hükmüne amirdir.
Dolayısıyla Gümrük işlemlerine konu edilen KDV ile vergi dairesine konu edilen
KDV’nin irtibatlı olduğu sonucu çıkmaktadır. Vergi veya ceza uygulamalarında bu
irtibatın koparılması; göz ardı edilmesi kanunun ruhuyla çelişen mükerrer
vergilendirmeyi doğuracağı gibi, vergi aslına bağlı sanal cezaları da gündeme
getirecektir. Matematiğin genel kurallarından biri olan eşitliğin her iki
tarafının aynı sayı ile toplanması veya her iki taraftan aynı sayının
çıkarılması eşitliği bozmaz ilkesinden hareketle, gümrükte hiç ödenmeyen veya
eksik ödenen KDV ile Vergi Dairesinde indirim konusu yapılan KDV’yi söz konusu
eşitliğin iki tarafı olarak düşünülebiliriz. Şöyle ki: Gümrükte ne kadar fazla
KDV öderseniz; vergi dairesinde o kadar fazla tutarı indirim konusu yapma
hakkına sahipsiniz; gümrükte hiç ödenmeyen veya eksik ödenen KDV’den mütevellit
Vergi Dairesinde ya hiç indirim hakkınız olmaz veya da eksik ödenen oranda indirim
hakkına sahip olursunuz. Örnek vermek gerekirse Gümrükte 8-TL Ödenmesi gereken
KDV için sehven 1-TL ödenmişseniz; bu defa Vergi dairesinde 8-TL indirmeniz
gereken hakkınız 1-TL olacaktır. Dolayısıyla KDV’nin işleyiş mantığı açısından
genel yekûn değişmeyecektir. Genel yekûn değişmeyeceği için de bu nevi
usulsüzlüklerde Gümrük Kanunun 234. maddesi hükmü mucibince cezai yaptırım
uygulanmaması gerektiği açıktır. İlla bir ceza takdir edilmesi gerekirse
adından da anlaşılacağı üzere usulsüzlük münasebetiyle (Gümrükte Ödenmesi
gereken Verginin; Vergi Dairesinde ödenmesi gibi) Gümrük Kanunun 241. maddesinde
belirtilen usulsüzlük cezalarının uygulanması gerektiği mütalaa edilmektedir.
Zira Gümrük Kanunun 234.maddesinde belirtilen cezaların uygulanabilmesi için
her şeyden önce ortada bir vergi kaybının söz konusu olması gerekir; elzemdir
ve olmazsa olmaz şarttır. İlgili Kanun maddesinin gerekçesine bakıldığında da vergi
kaybına neden olmayan işlemlerin bu maddenin konusu olamayacağı açık ve net bir
şekilde görülecektir. “Madde 234- Bu madde ile başlayan bölüm, vergi kaybına neden olan
işlemlere uygulanacak cezalara ilişkin hükümleri içermektedir (3)”
KDV
Kanunun işleyiş mekanizması ile Gümrük Kanununun ceza takdiri hususlarına
yapılan atıflar makalemizin girizgah bölümünü oluşturmakla birlikte bu
çalışmanın asıl amacının 2004 yılında KDV Kanunun 48.maddesinin 5228 sayılı
kanunla şekillenmesi ve bu değişikliğin gümrük uygulamalarına yansımaları
olduğunu ifade etmek isteriz.
II.
ANAHTAR KELİMELER: KDV
Kanunu, Gümrük Kanunu, İndirim Hakkı, Mahsuplaşma, Vergi Kaybına Neden Olan
cezalar, Sorumlu Sıfatıyla verilen beyan, Mükellef, Vergi Dairesi, YMM Raporu,
1 nolu KDV Beyannamesi, 2 Nolu KDV Beyannamesi, Özel beyanname, İkincil
Düzenlemeler, Özelge, Matrah farkı…
III. GİRİŞ
16.07.2004 Yılından Önce KDV Kanunun 48.Madddesi
Şöyleydi:
Katma
Değer Vergisi Kanunu - 3065 (18563 s. 02/11/1984 t. R.G.) (1) |
Düzeltme işlemleri (1): |
MADDE 48. -
Bu kanuna göre vergisi ödenmeden veya eksik ödenerek yurda sokulan eşyaların
hiç alınmamış veya eksik alınmış Katma Değer Vergileri hakkında Gümrük
Kanunundaki esaslara göre işlem yapılır. İthal edilen eşya ile ilgili olarak;
katma değer vergisinden müstesna olduğu halde yanlışlıkla alınan veya fazla
alındığı anlaşılan katma değer vergisi, indirim hakkına sahip olmayan
mükelleflere, Gümrük Kanunu’na göre iade olunur. |
5228 sayılı Bazı Kanunlarda ve 178 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 31.07.2004 tarihli ve 25539
sayılı Resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmişti. Söz konusu kanunun
18.maddesinde yapılan düzenlemeyle 3065 Sayılı KDV Kanununun 48.maddesinde yer
alan ve vergi adaletsizliğini bertaraf eden ziyadesiyle önemli bir eksiklik
tamamlanmış oldu. Eklemenin yapıldığı kanun ve eklenen fıkra aşağıdadır:
KDV Kanununun ilgili maddesinin meri
hali ise şu şekildedir:
Katma
Değer Vergisi Kanunu - 3065 (18563 s. 02/11/1984 t. R.G.)(2) |
MADDE 48. -
Bu kanuna göre vergisi ödenmeden veya eksik ödenerek yurda sokulan eşyaların
hiç alınmamış veya eksik alınmış Katma Değer Vergileri hakkında Gümrük
Kanunundaki esaslara göre işlem yapılır. Ancak,
indirim hakkı tanınan işlemlere konu eşyanın serbest dolaşıma girdiği tarihin
içinde bulunduğu veya sonraki vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak vergi
dairesine verilen beyannamelere göre ödenen katma değer vergisi (sorumlu
sıfatıyla ödenenler hariç), ithalde hiç ödenmemesi veya eksik ödenmesi
nedeniyle tahsili gereken katma değer vergisinden düşülür. İthal edilen eşya ile ilgili olarak; katma değer vergisinden
müstesna olduğu halde yanlışlıkla alınan veya fazla alındığı anlaşılan katma
değer vergisi, indirim hakkına sahip olmayan mükelleflere, Gümrük Kanunu’na
göre iade olunur. |
Bu düzenleme, KDV’si ödenmeden veya eksik ödenerek ithal edilen eşyalara
ait KDV eksikliğinin, Vergi dairesine verilecek beyannamelerle (1 -2 nolu KDV
Beyannameleriyle veya özel beyannamelerle)(2 Nolu beyannamenin aktif bir
şekilde benzer özellikler taşıyan Royalti ve Lisans Ödemelerinde kullanıldığı
malumdur) işlem tesis etmek suretiyle
telafini mümkün hale getirmiştir. Hatta bu yöndeki değişime Gümrükler Genel
Müdürlüğü anında reaksiyon göstermek suretiyle işlemin gümrük tarafında nasıl
olması gerektiğine dair yol haritası mesabesinde genelgeler ve tasarruflu
yazılar yayımlamıştır (5)-(6). Buna göre gümrük idarelerince eşyanın ithalinde eksik alınan KDV'ye ilişkin
çıkartılan ek tahakkuklardan 3065 sayılı Kanunun 48 inci maddesi kapsamında dahilde ödenen KDV'nin düşülmesi
işleminin, vergi dairesiyle yapılacak yazışmanın sonucuna göre belirlenmesi
gerektiği hüküm altına alınmıştır. Aynı konunun Gümrükler Genel Müdürlüğünün
2011/48 sayılı Genelgelerinde de yer bulduğu gözlemlenmektedir (6). Genelgenin 6.fıkrasında Gümrükte ödenmeyen KDV’nin 2 nolu KDV
beyannamesi ile ödendiği tereddütsüz bir şekilde anlaşılabiliyorsa bu belgelere
göre; belgelerden bir kanıya ulaşılamıyorsa, zikredilen konuların
açıklandığı yeminli mali müşavir raporuna göre işlem yapılması
gerektiği ifade edilmiştir. Genelge her ne kadar royalti ve lisans ücretleri
özelinde kaleme alınmış olsa da benzer durumlar için de aynı formülün
uygulanabileceği mütalaa edilmektedir.
Durum bu minval üzere açık ve net bir şekilde
hüküm altına alınmış olmakla birlikte, söz konusu KDV yaklaşımının Gümrük
uygulamalarında tam anlamıyla kabullenilmediği müşahede edilmektedir. Teoriğin
pratiğe dönüştürülememesi münasebetiyle birçok mükellef ya mükerrer vergi
ödemekle karşı karşıya kalmakta veya da yargı yollarını aşındırmak suretiyle iş
gücünü ve enerjisini heba etmeye mecbur bırakılmaktadır.
KDV kanununda durum bu denli açıksa, neden hala
gümrük tarafında sorun devam ediyor? şeklinde sorular akıllara gelebilir. Bu
sorulara verilen cevapları anlayabilmek için her şeyden önce konuya sadece gümrük
tekniği ile çözüm üretme gayretinden kaynaklandığını söylemek gerekir. KDV
aslen Gümrük kanununun değil; KDV Kanununun konusu olup, gümrük idaresi tahsil
dairesi mesabesindedir. Bu bakımdan KDV konusunda hüküm verirken KDV Kanununu
ve mali mevzuatımızı da göz önünde bulundurmak gerekir. Sadece Gümrük tekniği yaklaşımını
benimseyenlerin görüşlerinden hareket edecek olursak; eksiklik gümrükte vuku bulduğundan,
eksikliğin tamamlanması gereken yer de gümrüktür. Gümrük tekniğine göre
eksiklik ya muayene aşamasında ya eşyanın tesliminden sonra yapılan teftişte
veya da mükellefin kendi hatasını fark ederek gümrüğe yaptığı beyan üzerine
anlaşılmaktadır. Bu üç durumun varlığı da gümrük kanununun 234.maddesinde
mütalaa edildiğinden vergi kaybına neden olan işlemler olarak değerlendirilmektedir.
Oysa bu düşüncenin geniş perspektifte gümrük kanununun cezalandırma mantığıyla
çeliştiği gibi; KDV Kanunun 48.maddesinde yapılan düzenlemenin ruhuna da aykırı
olduğu izahtan varestedir. Zira yukarıda da anlatıldığı üzere KDV kanunun
48.maddesinde yapılan değişiklikle Gümrükte hiç ödenmeyen veya eksik ödenen
KDV’nin vergi dairesine ödenmesi ve / veya vergi dairesinde indirim konusu
yapılması suretiyle telafisi mümkün hale geldiğinden hazine zararı oluşmayacağı
gibi vergi kaybı da söz konusu olmayacaktır. Dolayısıyla 4458 sayılı Gümrük
Kanunun 234. maddesinde belirtilen, Vergi kaybına Neden olan cezalar
bağlamından ayıklanarak işlem tesis edilmesinin uygun olacağı
değerlendirilmektedir.
IV. VERGİ ASLININ OLMADIĞI DURUMLARDA;
VERGİ ASLINA BAĞLI CEZALARDAN SÖZ EDİLEBİLİR Mİ?
Bilindiği üzere Para cezaları,
Vergi Aslına Bağlı olan ve Vergi Aslına Bağlı Olmayan (Maktu ve nispi) Cezalar
olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Para cezasına dayanak bir vergi
alacağı söz konusu ise, bu para cezası gümrük vergileri alacağına bağlı idari
para cezasıdır. Vergi tutarının sadece idari para cezasının hesaplanmasında
dikkate alındığı, ortada bir vergi alacağının söz konusu olmadığı para cezaları
ise gümrük vergileri alacağına bağlı olmayan idari para cezalarıdır.
Makalemizin konusunu teşkil eden KDV Kanunun 48.maddesinin uygulanmasıyla
ilgili gümrük idaresinin yapması gereken hususların maddeler halinde sayılıp,
döküldüğü Gümrükler Genel Müdürlüğü nün 10.02.2006 tarihli
03175 sayılı tasarruflu yazısında (5) vergi Aslının mahsuplaşmaya
konu edileceği, buna mukabil vergi dairesine verilen beyannamelerle ithalde hiç ödenmemesi
veya eksik ödenmesi nedeniyle tahsili gereken KDV'ye ilişkin farkların
giderildiği hesaplaşmanın verginin aslıyla ilgili olduğu, vergi dolayısıyla
ödenmesi gereken ceza, gecikme zammı ve faizleri kapsamadığı hüküm altına
alınmıştır. Oysa bize göre vergi aslının olmadığı; daha sarih bir ifadeyle
günün sonundaki hesap değişmediği durumlarda vergi kaybına neden olan bir
olaydan söz edilemeyeceği için, vergi aslına bağlı cezaların da yok hükmünde
addedilmesinin hakkaniyet açısından muvafık olacağı değerlendirilmektedir.
Kaldı ki, 21.01.2014 tarih ve 28889 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Gümrük Genel Tebliği (Tahsilat İşlemleri) (Seri No:
2)’nin 44. Maddesinde açık ve net bir şekilde: “MADDE 44 – (1) Tahsil edilen asli amme alacağının geri
verilmesine karar verilirken buna bağlı olarak tahsil edilmiş olan fer’ilerinin
de geri verilmesi gerekmektedir (7)”. Denilmek suretiyle Vergi
aslının geri verilmesine hükmedildiğinde vergi aslıyla ilgili tüm bağlantılı
hususların da iade edilmesi gerektiği açık ve net bir şekilde hüküm altına
alınmıştır. Özetle asıl verginin olmadığı sonucuna ulaşıldığında; bu vergiyle
ilgili fer’ilerin de (Vergi aslına bağlı gündeme gelen cezaların da) kendiliğinden
ortadan kalkması gerektiği mütalaa edilmektedir.
V. KDV MATRAH FARKLARINDA CEZA
OLDUĞU; KDV MATRAHI DOĞRU OLMAKLA BİRLİKTE ORANIN YANLIŞ BEYAN EDİLMESİ HUSUSU
HK.
11.04.2013
tarih ve 28615 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6455 sayılı
Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun (8) ile KDV’nin ithalat vergileri tanımının içine
alınmasından sonra, özellikle cezai yaptırım uygulamalarında ciddi sıkıntılar
baş göstermeye başlamıştır. Bunlardan biri de KDV oranının yanlış beyan edilmesiyle ortaya çıkan durumdur.
Her ne kadar KDV Kanununun matrah Farklarına Uygulanacak İşlemler başlıklı 51. maddesinde
açık ve net bir şekilde “Mükelleflerin
ithalde beyan ettikleri matrahla tahakkuk veya inceleme yapanların veyahut
teftişe yetkili kılınanların buldukları matrahlar üzerinden hesaplanan vergi
farkları hakkında Gümrük Kanunu uyarınca Gümrük Vergisindeki esaslar dairesinde
ceza uygulanır (1)” Hükmüne göre
matrahları aynı olmakla birlikte KDV oranının sehven yanlış beyan edilmesi halinde
ortaya çıkan durum muvacehesinde Gümrük kanunun 234.maddesine (Vergi farkı ve
üç kat ceza) göre değil; Gümrük kanunun 241. Maddesine göre (Usulsüzlük cezası)
işlem tesis ediliyorken, zikredilen kanun değişikliğinden sonra Maliye
Bakanlığının görüşüne atfen KDV oranının yanlış beyan edilmesi durumunda da
Kanunun 234.maddesi uygulanmaya başlanmıştır. 6455 sayılı Kanun ile Gümrük Kanunu’nda yapılan değişikliklerin
uygulanmasını konu alan 2013/39 sayılı genelgeyle yürürlüğü kaldırılan 11/8/2008 tarihli 2008/21 sayılı genelgenin 2 nci maddesi şöyleydi: “2. Katma Değer Vergisi oranının yanlış beyan edilmesi nedeniyle ortaya
çıkacak vergi farkları ithalatta matrahı değiştirmediğinden, Gümrük Kanunu'nun 234 üncü maddesi kapsamına
girmemektedir. Ancak yükümlünün KDV oranını yanlış beyan etmesi nedeniyle
Gümrük Kanunu'nun 241/1 maddesine göre işlem yapılacaktır (9)” KDV
Kanununda her hangi bir değişiklik olmadan, KDV’nin İthalat vergileri
münderecatına alınması ve Maliye Bakanlığının görüşleri mesnet gösterilerek bu
nevi köklü uygulama değişikliklerinin her zaman ciddi sorunları da beraberinde
getireceğini söylemek yanlış olmaz. Bu Bakımdan konunun ilgililerince yeniden
değerlendirilmesi ziyadesiyle önemli olduğu; ayrıca bu meyanda Maliye
Bakanlığının sadece Gümrük ve Ticaret bakanlığını değil; tüm kamuoyunu
aydınlatmasının elzem olduğu düşünülmektedir.
VI. GÜMRÜKTE EKSİK ÖDENEN KDV’NİN TAMAMLANMASI VE TAMAMLANAN
SÖZ KONUSU EKSİKLİĞİN İNDİRİM KONUSU YAPILIP YAPILMAYACAĞI HUSUSU:
KDV Kanununun 29/3.maddesi “İndirim hakkı vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı
aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği
vergilendirme döneminde kullanılabilir (1).” hükmüne amirdir. Bu maddeden vergiyi
doğuran olayın gerçekleştiği takvim yılı aşıldığında indirim hakkının kaybedileceği
sonucu rahatlıkla çıkartılabilir. Eksik verginin tamamlanma tarihini, verginin
doğduğu tarih olarak esas alıp, indirim konusu yapılabileceğini öne süren
görüşler olsa da vergiyi doğuran olay KDV Kanununun 10. Maddesinde açıklandığı
üzere “İthalatta, Gümrük Kanununa
göre gümrük vergisi ödeme mükellefiyetinin başlaması, gümrük vergisine tabi
olmayan işlemlerde ise gümrük beyannamesinin tescili...(1) ” anında meydana geldiği;
dolayısıyla Gümrük
kanunundaki esaslara göre ödeme mükellefiyetinin başladığı tarih veya
beyannamenin tescil tarihini içeren takvim yılı aşılmışsa indirime konu
edilemeyeceğini düşünmekle birlikte (Aralık işlemleri hariç); maliyet unsuru
olarak dikkate alınmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Bununla birlikte, 5228 sayılı Bazı Kanunlarda ve 178 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 31.07.2004
tarihli ve 25539 sayılı Resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren mezkur
kanunun 18.maddesinde yapılan düzenlemeyle 3065 Sayılı KDV Kanununun
48.maddesine eklenen “…ancak, indirim hakkı tanınan işlemlere konu eşyanın serbest
dolaşıma girdiği tarihin içinde bulunduğu veya
sonraki vergilendirme dönemlerine ilişkin olarak vergi dairesine
verilen beyannamelere göre ödenen katma değer vergisi (sorumlu sıfatıyla
ödenenler hariç), ithalde hiç ödenmemesi veya eksik ödenmesi nedeniyle tahsili
gereken katma değer vergisinden düşülür (2).” hükmü vergiyi doğuran olayın, gümrük
kanunundaki esaslara göre ödeme mükellefiyetinin başladığı tarih veya beyannamenin
tescil tarihini içeren takvim yılından sonraki dönemlerde de vergi dairesine
verilecek beyannamelere konu edilebileceğini düşündürmektedir. Kanun
maddesinden çıkarılan sonuç ile uygulama vuku bulan keskin görüş farklılıkların
törpülenmesi tarafları rahatlatacaktır. Gümrükte eksik ödenen veya hiç
ödenmeyen KDV’nin tamamlanmasına cevaz verilmişse; sonradan yapılan bu nevi
tamamlama veya mahsuplaşma işlemlerinin sırf takvim yılı aşıldığı için indirime
konu edilememesi, her şeyden önce KDV Kanununun 48.maddesinde yapılan
değişikliğin ruhuna aykırı sonuçlar doğuracağı göz ardı edilmemelidir.
VII. VERGİNİN MÜKERRER OLMASI
Bir Muhasebe terimi olan “Verginin Mükerrer Olması”, aynı vergi kanununun
uygulanmasında belli bir vergilendirme dönemi için aynı matrah üzerinden bir
defadan fazla vergi istenmesi veya alınması anlamına gelmektedir. Danıştay
Dördüncü Dairesinin 1994/2318 Karar ve 1993/706 Esas numaralı kararında “Aynı matrah üzerinden, bir defada birden fazla vergi
istenmesi ve alınması, VUK'un (Vergi Usul Kanununun) 117/3. maddesine istinaden
“Vergilendirme Hatası” 'nı teşkil etmektedir. Bu durumda hatalı işlemin
düzeltilmesi gerekir (10)”. Hükmünden de
anlaşılacağı üzere aynı vergilendirme döneminde, aynı vergi türüne ilişkin
birden fazla vergi istenilmesinin vergi adaletini bozacağı izahtan varestedir. Bu
nedenle KDV uygulamalarında mükerrer vergilendirmenin gündeme gelmemesi için
Gümrük İdareleri ile Vergi Dairelerinin daha sıkı işbirliği yapmasının elzem
olması münasebetiyle bakanlıklar arasında farklı uygulamalara sebebiyet verecek
neviden mevzuat farklarının, uyumlaştırılmasında fayda mülahaza edilmektedir.
VIII. SONUÇ
Önceki bölümlerde anlatılan hususlar birlikte
değerlendirildiğinde, her şeyden önce kurumlarımız arasında olması gereken
uyumun henüz hedeflenen oranda tesis edilemediği açıkça göze çarpacaktır. Hatta
bırakın kurumlar arasındaki uyumsuzluğu, aynı kurumun farklı birimlerinde bile zaman
zaman uygulama farklılıklarının olduğuna şahit olunmaktadır. Her ne kadar ilgili
bakanlıklarımız, uygulamada birliğin sağlanması için ziyadesiyle önemli
çalışmalar yapsa da, henüz hedeflenen noktaya vasıl olunamadığı müşahede
edilmektedir. Ayrıca kurumlar arasındaki mevzuatı yorumlama ve teknik
değerlendirmelerin farklı olması, olayın esasına girilemeden usulden peşin
reddine sebebiyet vermektedir. Konumuz olan KDV uygulaması tam da ifade
ettiğimiz hususlara örnek olması bakımından dikkate şayandır. Şöyle ki: KDV
Kanunun 48.maddesinde yapılan yukarıdaki bölümlerde mütemadiyen zikredilen düzenleme,
her şeyden önce verginin mükerrer ödenmesinin önüne geçmeyi amaçlamaktadır. Bu
nedenle verginin mükerrer tahsili hak kaybını beraberinde getireceğinden bu
ilkenin karşısına çıkarılan tüm gerekçeler veya işlemler tali pozisyonda
değerlendirilmesi gerekir. Lafı eğip, bükmenin; arkadan dolanmanın, “-zaten
haklısınız yargı yollarına başvurun kazanırsınız, biz gümrük veya vergi tekniği
bakımından bir şey yapamıyoruz” gibi söylemlerin laf-ı güzaf olduğu vakıadır. Şu
hâlde düzenlemenin ruhuna uygun olarak, KDV Kanunun bizatihi kendi içinde
yapılan değişikliğin (Herhangi bir şekilde Gümrükte ödenmeyen verginin, Vergi
Dairesine ödenmesi veya Vergi Dairesince mahsuplaşma yapılması hususu) gümrük
kanununa da teşmil edilmesi kanunilik ilkesi açısından da elzem olduğu
düşünülmektedir.
İthalat sırasında Gümrükte hiç ödenmeyen veya
eksik ödenen Katma Değer Vergisi, aynı kanunun 48.maddesinde yapılan
düzenlemeyle Vergi Dairesinde indirime konu edildiği açık ve net bir şekilde
hüküm altına alınmış olmasına karşın, böyle bir uygulama yokmuş gibi hareket
edilip, aynı matrah üzerinden bir defadan fazla vergi istenmesi veya alınması
olarak adlandırılan verginin mükerrer
tahsil edilmesi sonucunu doğurduğu izahtan varestedir. Bu şekilde mükerrer
vergi alınması vergi adaletini ve eşitliğini bozduğu için otoriteler mükerrer
vergi alınmasının önüne geçmek için bırakın tek bir ülke içinde faaliyet
gösteren vergi mükelleflerini; çifte
vergilendirmeyi önleme anlaşmaları yapmak suretiyle aynı mükellefin aynı matrah
üzerinden farklı ülkelerde yapmış olduğu ticari faaliyetleri üzerinden alınan
vergilerin yalnızca birinde vergilendirilmesi veya vergilendirme hakkının her
iki ülke arasında bölüşülmesi konularında düzenlemeler yapmakta ve bu suretle mükerrer
vergilendirme engellenmeye çalışılmaktadır.
Durum bu denli
hassas olmakla birlikte, ek tahakkuk ve ceza ön
yargısından sıyrılarak mükellefin mükerrer vergi ödemesinin önlenmesi
bakımından öncelikle bu nevi durumlarda ilgili vergi dairesiyle Gümrük
İdaresinin istişare yapması; hazine haklarına her hangi bir halel gelmeyecekse
(Vergi Kaybı söz konusu değilse), dosyanın usulsüzlük cezasıyla (Ödemenin
Gümrükte yapılması gerekirken; vergi dairesine yapılmasından dolayı) kifayet edilmek
suretiyle kapatılmasının uygun olacağı mütalaa edilmektedir. Firma enerjisinin,
bu nevi teferruatlara kurban edilmeyerek; üretime, istihdama, ihracata,
yönlendirilmesinin ziyadesiyle önemli olduğu düşünülmektedir. Yanlış hesap bağdat’tan
döner derler ama; her şeyden önce kişi ve kurumların Bağdat’a gidecek
mecallerinin kalması gerekir…
Ülke
olarak imza koyduğumuz, 5426 Sayılı Gümrük
Rejimlerinin Basitleştirilmesi ve Uyumlaştırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme
(Kyoto)’nin “Hatalar” başlıklı 3.39.Standart numarası aynen: “Gümrük, hataların kasıtlı olmadığına ve
hile niyeti ya da ağır ihmal bulunmadığına kanaat getirdiği takdirde hatalar
için büyük cezalar yüklemez. Söz konusu hataların tekrar edilmesini önlemek
için gerekli olduğunu düşünürse ancak amacı aşmayacak şekilde bir ceza
yükleyebilir (11).” Hükmü de dikkate
alındığında “Yarım hoca dinden; yarım doktor candan eder” ata sözünden mülhem, mevzuatın
bir bütün olarak değerlendirmeden, gerekçeleri içselleştirilmeden verilen kararların
mükelleflerin başına dert açmakla kalmayıp, katma değer, istihdam, üretim, cari
açık, vb. gibi ekonomik göstergelere olumlu katkısı bulunan bir çok işletmenin kapılarına
kilit vurulmasına sebebiyet verilebilir. Şeyh Edebali’nin dillere pelesenk
olmuş “İnsanı yaşat ki; devlet yaşasın” veciz sözünden ilham alarak son söz
sadedinde, ekonomimizi yaşatmak için; kurumlarımızı yaşatmamız gerektiğini
hatırlatarak yazımıza nokta kolayım.
Kaynakça:
1. Katma Değer Vergisi Kanunu - 3065 (18563
s. 02/11/1984 t. R.G.)
2. Bazı Kanunlarda ve 178 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun - 5228 (31.07.2004 t.
25539 s. R.G.)
3. 4458 Sayılı Gümrük Kanunun GEREKÇESİ
4. Katma
Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliği (26.04.2014 t. 28983 s. R.G.)
5. Gümrükler Genel Müdürlüğü nün K.D.V ile ilgili 10.02.2006 tarihli
03175 sayılı tasarruflu yazısı
6. Gümrükler Genel Müdürlüğü nün 2011/48 sayılı Genelgeleri.
7. Gümrük
Genel Tebliği (Tahsilat İşlemleri) (Seri No: 2) (21.01.2014 t. 28889 s. R.G.)
8. Gümrük
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun- 6455 (11.04.2013 t. 28615 s. R.G.)
9. Gümrükler Genel Müdürlüğü nün 2008/21 sayılı Genelgeleri (2.
maddesinin yürürlükten kalkmadan önceki hali).
10. http://www.vergi.tc/yargi-karar/1994-2318-1993-706/cba94d15-beef-438e-b95f-0e8231abc7ab
11. http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2006/03/20060331-2.htm